C vitamini, Askorbik
Asit olarak da bilinir, suda eritilebilen ve birçok görevi
olan vitamin. Çoğu Hayvanlar ve bitkiler, kendi C
vitaminlerini glukozdan üretebilirler. İnsanlar, bazı meyve yarasaları, hint
domuzu ve insan benzeri primatlar C vitamini üretemediklerinden
bunu besinlerden almak zorundadırlar
Tarihçe
Askorbik asit üzerinde
ilk bilimsel araştırmalar 1907'de Holst ve Frolich tarafından
yapılan deneylerle başlar. Araştırmalarını sürdüren Holst ve Frolich birçok
besin maddesinin ve bu arada özellikle yeşil sebze ve meyvelerin skorbüt
hastalığını önleyici etkileri olduğunu bulmuşlardır. C. Funk 1912'de skorbüt hastalığının
besinlerde bulunan bir faktörün eksikliği sonucu oluştuğu düşüncesini
ortaya koymuş ve bu maddeye antiskorbutik vitamin adını
vermiştir. Daha sonra Drummond 1920'de antiskorbutik vitamin için Vitamin
C adını kullanmıştır. Zilva ve çalışma arkadaşları (1918-1929) limondan antiskorbutik
faktörü yoğunlaştırma üzerinde çalışmışlar ve hemen hemen saf askorbik asit
bazı fiziksel ve kimyasal özellikleri belirlenerek izole edilmiştir. Zilva bu
çalışmaları esnasında 2,6-diklorofenolindofenolün (2,6-DCPIP) vitamin çözeltisi
tarafından indirgendiğini de bulmuştur.
Zilva deneylerini
sürdürürken Szent-Gyorki 1928 yılında portakal, lahana ve
hayvanların adrenal bezlerinden askorbik asidi ayırmış fakat 1932
yılına dek bu maddenin antiskorbüt vitamini olduğunu anlayamamıştır. Buluşunu
yayımlamadan King bu araştırmadan habersiz heksuronik asit ile
aynı olduğunu kabul ettikleri kristal maddenin limon suyundan izolasyonunu
bildirmiştir. Bundan sonra birçok bağımsız araştırıcılar özellikle Tillmans, Vedder, Nelson, Harris ve Von
Vargha vitaminin kimliğini saptamışlar ve glikozdan sentezini
gerçekleştirmişlerdir. Askorbik asit ismi Szent-Gyorki'e izafeten
verilmiştir.
Askorbik asit ve
vitamin C, L-ksiloaskorbik asidin günümüzde yaygın olarak kullanılan
iki ismidir. Bununla beraber tarihsel gelişimi sırasında cevitamik asit, antiskorbutik
vitamin, heksuronik asit, skorbutamin ve redoxon olarak
adlandırılmıştır. Diğer kimyasal isimleri; L-askorbik asit, 3-Oxo-L-glufuranolaktonel
(enol form), L-3-ketotreoheksuronikasitlaktondur.
Genel özellikleri
Askorbik asit
bir monosakkarit türevi olup yapıca glikoza ve diğer
altı karbonlu monosakkaritlere benzer. Renksiz, beyaz, dikdörtgen kristallerdir.
Çok hafif özel bir kokusu vardır. Ekşi tatta ve asit reaksiyondadır. Optikçe aktiftir.
Polarize ışığı sağa çevirir. Asetonda çok zor çözünür. Eter, petrol
eteri, benzen, kloroform ve yağlarda çözünmez.
C vitamini kimyasal
olarak askorbik asidin ışığı sola döndüren enantiyomeridir. Ticari C
vitamini genelde askorbik asit kristallerinden veya askorbik asidin kalsiyum veya sodyum tuzlarından
oluşmaktadır.
C vitamini (askorbik
asid) omurilik, akciğer ve göz gibi pek çok hayvansal
dokunun sulu bölümlerinde oldukça yüksek yoğunlukta (milimolar ve üstü)
bulunur. Bazı meyveler yüzde 1'den fazla (~6 mM) içerebilir. İnsan kanı
plazmasında normal olarak 0,1 mM düzeyinde bulunur. Çoğu organizma C vitaminini
sentezleyebilmesine rağmen, insanlar dahil birkaçı onu diyetle almak
zorundadırlar. Enediol yapısından ötürü, hayli düşük bir ilk pKa sergiler
(4,2 civarında) ve buna bağlı olarak da çoğu dokularda monoanyon olarak
varolur. 3- pozisyonundaki hidrojen de ki en asidik olanıdır,
tek elektronlu oksidasyon reaksiyonlarında çıkarılan hidrojen atomudur.
C vitamininin kesin
ölçümü hem onun biyokimyasal hem de farmakokinetik özellikleri için
zorunludur. Biyolojik sistemlerde askorbik asidin rolü, C vitamininin
in vivo fonksiyon ve gerekleri iki faktörle birlikte ele alınmalıdır:
Birincisi, C vitamininin hem antioksidan hem de bir enzim kofaktörü
olarak hareket etme yeteneği dahil biyokimyasal özellikleridir. İkincisi,
bağırsakta emilmeyi, serum konsantrasyonunu, hücresel dağılımı,
kullanım ve dışarı atılımını içeren farmakokinetiğidir.
Kaynakları ve kullanım alanları
Askorbik asit bütün
canlı dokularda bulunur. Doğada çok yaygın şekilde bulunan bu vitaminin en
zengin kaynaklarını taze meyve ve sebzeler ve çiğ et
oluşturur. Meyveler arasında en çok askorbik asit içerenler; limon, portakal, greyfurt, kivi, ananas, çilek ve frenk
üzümüdür. Elma, armut ve erik ise bunlara göre daha az
miktarda askorbik asit içerir. Bu meyvelerden özellikle sitrus meyveleri
(limon, portakal, greyfurt), kivi ve domatesin dış kısımları (kabuk)
askorbik asit bakımından zengindir.
Sebzeler, özellikle kuşburnu, karnabahar, lahana, ıspanak,
kuru soğan, biber, turp, tere, maydanoz ve yer
elması askorbik asit bakımından en zengin kaynaklardandır. Aşağıdaki
tabloda çeşitli sebze ve meyvelerin askorbik asit değerleri görülmektedir.
Çeşitli Sebze ve
Meyvelerde Askorbik Asit Miktarları. |
|||
Sebze-meyve |
Askorbik asit (g/100g) |
Sebze-meyve |
Askorbik asit (g/100g) |
Kuşburnu |
0,450 |
Portakal |
0,050 |
Taze kırmızı biber |
0,340 |
Limon |
0,030 |
Maydanoz |
0,180 |
Lahana |
0,042 |
Şalgam yaprağı |
0,130 |
Greyfurt |
0,043 |
Asma yaprağı |
0,120 |
Mandalina |
0,030 |
Yeşil sivri biber |
0,100 |
Şeftali |
0,028 |
Kara lahana |
0,094 |
Domates |
0,023 |
Kivi |
0,090 |
Ahududu |
0,022 |
Karnabahar |
0,080 |
Böğürtlen |
0,020 |
Ispanak |
0,050 |
Taze fasulye |
0,020 |
Çilek |
0,070 |
Patates |
0,016 |
Kızılcık |
0,055 |
(Verilen rakamlar çeşitli türlerin ortalamasıdır.)
Askorbik asit sadece meyve ve sbzelerde bulunan bir
madde olmamakla beraber birçok hayvansal ürünlerde de bu maddeye rastlamak
mümkündür. Örneğim İnek karaciğerinin 100 g'da yaklaşık 0,036 g
Askorbik asit bulunmaktadır.
Sebze ve meyvelerin askorbik asit değeri türüne,
yetiştiği toprağa, iklime ve olgunluk derecesine göre değişir.
Genellikle ham meyve ve sebze iyice olgunlaşmışından daha çok askorbik asit
içerir. Yine